Yaz boyunca Antalya’nın kavurucu sıcağında uzun koşular
yapamadım. Artık sıcaklar bitmiş olmasına rağmen içimden uzun koşulara çıkmak
hala gelmiyor. Her gün en az 1 saatimi spora ayırıyorum. Zamanla ilgili bir
bahanem olduğunu da söyleyemeyeceğim. Çocuk gibi sadece istemiyorum demeyi de
kendim için yeterli bulmuyorum. Tamamen fiziksel yaşayan bir insanım. Yani
dokunarak anlayabiliyor, yaşayarak öğrenebiliyorum her şey olabildiğince somut
olmalı benim için. Kafada kurgulama ve soyut düşünebilme yönünden zayıfım. Bir
işe başlarım ve sorunlar ile karşılaştıkça üstesinden gelmeye çalışırım. İşte bu sebepten uzun koşuları neden
yapamadığımı anlamam için önce uzun bir koşuya çıkmam lazımdı. Bunu Bodrum’da
gerçekleştirmeye karar verdim. Patika koşuları bu anlamda biçilmiş kaftan çünkü
hızdan ziyade dayanıklılık daha ön plandadır. Yaptığım çoklu sporların bu
anlamda beni ne kadar geliştirdiğini görmek de iyi olacaktı.
Bodrum’a yarıştan önceki akşam geldik. Sezon dışında ilk kez
geldiğim Bodrum küçük bir tatil kasabası kimliğine geri dönmüştü. Kötü bir
turizm sezonu sonrası o kadar yarışmacıyı Bodrum’a taşıdığı için BODRUN’nın
önemi yadsınamaz. Unlimited Academy’e bu tip organizasyonların düzenlenmesi
konusunda öncülük ettiği için ekmeğini turizmden kazanan bir ailenin ferdi
olarak teşekkür etme ihtiyacı duyuyorum.
Yarış sabahı Antalya Runners da ki diğer arkadaşlarım ile
birlikte ilk işimiz kitlerimizi almak için başlangıç noktasına gitmek oldu. Belirtilen
noktada sorunsuz şekilde yarış numaralarımızı ve tişörtlerimizi aldık. Hiç kimse sağlık raporu veya lisansımı sormadı.Daha
sonra bazı arkadaşlarıma sorulduğunu bazılarına sorulmadığını öğrendim. Halbuki çoğumuz son güne bıraktığımız için nasıl streslenmiştik.
Sonra otelimize geri dönüp yarış öncesi son hazırlıklarımızı yapmak için odalarımıza
çekildik. Otel odalarından hazır bahsetmişken yazlık beldelerde yorgan
battaniye her otelde bulunmayabilir. Yarış
sabahı kurumuş bir boğaz konusunda klimanın insafına kalmak istemiyorsanız
kalacağınız otelden rezervasyon öncesi bilgi almanızı öneririm.
Yarışma başlangıç
noktası biz geri döndüğümüzde hareketlenmeye başlamıştı. Çok fazla tecrübem
olmamasına rağmen patika yarışlarında son dakikalarını çoğu sporcuların çantaları
ile haşır neşir olarak geçirdiğini görüyorum. Ben de bunun bir parçası olarak
varlığından son derece mutsuz olduğum sırt çantamın içindeki enerji verici
gıdalar, kıyafet gibi fazlalıkları organizasyon masasına bitiş noktasında geri
almak üzere teslim ettim. 23K gibi patika
yarışı ortamında kısa sayılacak bir mesafe koşulacak olsa da organizasyon
tarafından diskalifiye, zaman cezası ile göz korkutuluyordu. Çok terleyen ve az
yükle koşmayı tercih eden biri olarak zorunlu malzemelerin hepsi ve 1lt su ile
koşmak beni rahatsız ediyordu.
Bu organizasyonun en canımı sıkan kısmı çok
tecrübeli bir organizasyon ekibi olmasına rağmen gerekli çanta kontrollerinin tüm
yarış boyunca yapılmamış olmasıdır. Kuralı koyanın takipçisi de olması
taraftarıyım. Yarışma esnasında iddialı olan birçok koşucuyu çantasız yanımdan
koşup geçerken gördüm. Tecrübesi az veya hiç olmayan çoğu koşucu da benim gibi ful
teçhizat başlangıç noktasındaydı. Tam tersi olması gerekmez miydi? Nasıl olsa “Türke
bir şey olmaz” diyerek bu konuyu kapatmak istiyorum.
Yarış başlangıç noktasından arka sıralarda çıkmayı tercih
ettim. Kısa olan başlangıç düzlüğünde hızlı koşacağımı bildiğimden tırmanışlara
nefes nefese girmek istemiyordum. Start kalabalığının içinde kendimce bir tempo
tutturup ilerlemeye başladım. Çabuk kesilmemem için önceden de beni hep uyaran
Antalya Runners dan arkadaşım Ibrahim Baykal’ın arkamdan Zeynocan yavaş
seslenişleri ile ilk diken-rampa-taş üçlemesi ile karşılaştım. Yazının
devamında kısaca “üçleme” yazdığımda, rampa yukarı çıkarken veya inerken dikenli
bitkilerin arasından geçip ciyak ciyak bağıran, yerdeki taşlık zemine ayağı
takılan, bileği burkulan Zeynocanı hayal etmenizi istiyorum. Zaten yarış
tanıtım videolarından ve Bodrum tabiatından bizi neyin beklediğini biliyorduk,
surpriz ve beklenmedik bir durum olarak bunu karşılayanlar yarış öncesi gerekli
araştırmayı yapmamış demektir. Bu yarışa
önümüzdeki yıllarda katılacak olanlara tavsiyem dikenler ve taşlık yollar
yüzünden şort ve kısa kollu tişört yerine uzun kollu tişört veya kolluk
kullanıp, yırtılma ihtimalini göze alabileceğiniz uzun tayt,çorap ve ayakkabı
ile yarışa katılması şeklinde olacak.
Hiçbir sorun yaşamadan son derece yeterli işaretlemeler ile
yarışın ilk yarısını İbrahim ve Serhat ile bitirdik. Çok geniş ve taşlık geniş bir
yolda takılırız korkusuyla gözümüzü yerden kaldıramıyorduk. İlerlediğimiz yol
küçük bir patika değildi, bir arabanın geçebileceği genişlikte, kıvrılarak tüm
tepe boyunca en az birkaç kilometre devam ediyordu. Kemal Hocam ve arkadaşları
bizi yakalayıp geçtiler biz de onların liderliğinde yolumuza devam ederken
önümüze daha dar bir yoldan çıkan sporcular çıktı. İşte o an rotadan
çıktığımızı fark edip gerisin geri koşmaya başladık. Kemal Hocaya bir kez
seslendim ama sesimi duyuramadım. Geri
dönüp hızımı arttırdım, yaklaşık 400 mt geride birçok sporcunun daha önce gözümden
kaçan levhadan içeri dar patikaya döndüğünü fark ettim. Benim için yarışın
dönüm noktası bu an oldu. Beni geçenleri
yakalamak için rampa çıkışta gereksiz yaptığım hızlanma yüzünden şimdiye kadar
yaşadığım en sancılı dalak şişmesini yaşadım. Koca bir taş yutmuşum hissi veren
bu acı en az 1 km yol koşmak için müsait olsa bile yürümeme neden oldu. Üçlemeden
hızlı geçtiğim için bacağımdan derin bir çizik aldım. Tadım kaçtı, yarışın geri
kalanında daha temkinli devam ettim.
Yeni yarış partnerim Özgür oldu. Antalya’
dan Bodrum’a beraber seyahat ettik ve benim için bu yarışın en güzel taraflarından
biri onu tanımak oldu. Yarışın son kilometrelerinde dönüş yoluna geçmiş 50K
sporcuları ile karşılaştık. Bizim ekipten sadece Emine 50K koşuyordu. Bizim
keşke şu koyun tadını çıkarsaydık dediğimiz yerde yarış sonrası onun denize
girmiş fotolarını görmek en azından birimizin doğanın tadını çıkarmış olması sevindirdi. Çünkü çoğu yerde taşlara takılacağım korkusuyla gözümüzü yerden
kaldıramıyorduk. Zaten rotadan çıkmam kafamı kaldırıp, kocaman tabelayı
görmediğim için olmuştu.
Özgür’ün ilk patika yarışı tecrübesine ortak olmak beni
tekrar yarış konusunda motive etti. Yeni başlayan biriyle sohbet etmek, onu
koşarken gözlemlemek, neden artık uzun koşamadığımın sebebini bulmama da
yardımcı oldu. Sebebi hiçbir program takip etmememdi. Hiçbir zaman da etmedim.
İstediğim hızda, istediğim mesafeyi 2 yıldır sadece o günkü motivasyonuma göre
koşup duruyorum. Bu yarış misyonunu tamamladığına göre bitirmenin de zamanı
gelmişti.
Üçlemeler ile dolu bu yarışı Sapanca ya göre daha zor ve
sakatlık riski yüksek ama mevsim olarak daha avantajlı buldum. İşaretlemeler ve su istasyonları gayet yeterliydi.
Yarış boyunca sırt çantamda ki sudan çok az içtim, sadece 1 adet hurma ve 2
adet badem tükettim. 23K genel kategoride 8, yaş gruplarında 4. oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder