27 Temmuz 2016 Çarşamba

Defalarca ilk yarışım oldu benim.

Çocukluk yıllarımdan bu yana akıllara durgunluk verecek ölçüde el ve göz koordinasyonum bozuk. Fiziksel olarak üstün olmak ile "uzun olmak" arasındaki farkı bilmeyen birileri tarafından voleybol ve basketbol takımlarına seçilme korkumdan, atletizm seçmelerinde kimler koşabilir sorusuna ilk ben atlamıştım. Üstüme top ile koşan veya top atan birileri ile uğraşmaktansa, en kötü ihtimal bir koşuda sonuncu gelecektim. Daha 1 saat olmamıştı ki kendimi Burhan Felek de 200 mt koşarken buldum. 
Aslında koşmayı çok da sevmiş olmama rağmen 1.80 boy ile yüksek koordinasyon gerektirecek teknik branşlarda daha başarılı olacağıma dair gene kör bir inanç vardı. O yaşlarda ne istediğimizden çok ne istemediğimize konsantre olduğumuz için bir takım sporundansa, en azından bireysel bir sporda bir şeyler ile uğraşıyor görünmek iyi bir alternatif gibi gelmişti. 
Arada kros yarışlarına giderdik. Şimdiki yol haritamda belki ilk yarışlarım onlar olabilir. Ama onlarda da 5K yarışılacaksa 2K koşar sonra bir sıkıntı basar. 2K geri koşar sonra 1K da antrenörümden saklanmak için ortalıkta koşardım.
Kör topal bu şekilde lise sona geldiğimde neden spor yapmak zorunda olduğumun cevabını henüz veremiştim. Derslerim iyiydi, alternatiflerim çoktu, akademi zaten cepteydi ve hayat tek bir şey ile uğraşıp tüketilmeyecek kadar kısaydı. İşletme okudum. Birbiriyle alakalı, alakasız bir çok işe girdim çıktım, bir çok spor dalında gezindim durdum. Ama hep koştum, koşturdum. Hareketsiz, şöyle rahat rahat postu serdiğim bir dönemim hiç olmadı. 
Cengiz ile 2005 yılında İstanbul Yarı Maratonunu bitirip bitiremeyeceğim ile ilgili iddiaya girmiştik. Yürü koş şeklinde finişe geldiğimizde hem hayat arkadaşımı hem de hayatım boyunca 
yapmak istediğim sporu bulmuştum.
Ama malesef sonraki 10 yıl spor anlamında biraz karanlıktı. 4 yıla 3 çocuk sığdırdım. Hayatımın 7 yılı, emzirmediğim zamanlarda hamile olarak geçti. O zamanlar koşmak, kulaklığı takıp kendi kendine bir yarım saat geçirebilmek için bile fırsatım olmuyordu. Kendimi kaptırmış bir şekilde annelik yaparken bazı fiziksel rahatsızlıklar yaşamaya başladım. Detaylara boğmayalım -iyi bir anıma denk gelir sonra bahsederim- bu rahatsızlık sonrası 2 alternatifim vardı; Ya hormon hapları ya da metabolizmamı hızlandırmak. 
Artık koşmalıydım, mecbur olduğum için mi yoksa alternatif sporlarım artık azaldığı için mi bilmiyorum.  200 mt yarışımda söylemem gerekeni 34 yaşımda söylemem gerekti; Ben koşmayı çok istiyorum.
Antalya'ya taşındıktan sonra, her yıl o zamanki adı ile Runtalya'ya katılmayı planlardım. İlaç kullanmayı red ettiğim o yaz, Runtalya tarihi ne zaman, kaç ayda, ne kadar hazırlanabilirim internette araştırırken bir link gördüm; Antalya Runners Deneme yarışı. Sıcakta Lara sahilinde üstelik yılların hamlığı ile koşmanın çok uzağındaydım ama amatör olarak bu işi yapan, hatta benden birkaç tık üstte yapan koşucuları tanımak bana çok yol gösterici oldu. 
Eylül 2014 de artık kaçıncı kez ilk yarışım olduğunu bilemediğim Runatolia 2015 yarışına hazırlanmaya başladım.
Ben bu yazıya başlarken amacım bu yarışı milad alıp yarış raporlarımı saklamaktı. Ama şimdi düşününce patikalara sevdalandıktan sonra sanki milad 2016 Nashira Ultra Maratonuymuş gibi görünüyor. Anlaşılan her yarış ayrı bir milada, her finish yeni bir başlangıca gebe bu sporda.
Amatör bir ruh ile yapıldıktan sonra hayat sadece bir spora çakılı kalamayacak kadar renkliyken koşunun içinde türlü alternatiflerinin olması, hayat tarzına, yaşam felsefene, vücut yapına ve yaşına uygun seçenekleri sana sunuyor olması çok güzel. Ben de bu deneyimlerimi elimden geldiğince sizler ile paylaşmaya çalışacağım. En kısa zamanda tüm yarışlarım burada olacak. Görüşmek üzere...

1 yorum:

  1. Koşuya başlama, yol gösterici yazı bence az, senin bu yazma işine başlamana sevindim👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil